Covid-19 Sonrası Mücadele

“Corona bir virüstür, kapitalizm salgın!”

Covid-19 aylardır tüm dünyayı etkisi altına aldı, almaya devam ediyor. Yeni tip koronavirüs, basit bir virüs olsa da neoliberalizm çağında ortaya çıktığı için birçok felaketi beraberinde getirerek insanlığın başına çöktü. Piyasalaşan sağlık sistemlerinin çöküşü, koronavirüs ile etkin mücadele olanaklarının açığa çıkarılmasının önündeki en büyük engel oldu. İspanya ve İrlanda, neoliberal kapitalizmin uzun süredir yürüttüğü sağlığı piyasalaştırma politikalarının iflasını ispatlayarak bütün hastanelerini kamulaştırdı ve sağlık sisteminin bu çöküşünü kabul etmiş oldu.

Covid-19 sonrası siyaseti belirleyecek çizgiler de bu çöküşün içinde aranabilir. Sağlık sistemlerinin birer birer çöküşü eğitim, sağlık, barınma gibi temel hakların kâr alanlarına çevrilemeyeceğini salık vermiş oldu. Bu perspektifle, parasız eğitim ve parasız sağlık taleplerimize güncel bir yorum katarak koronavirüs sonrası içerisinde devineceğimiz politik hattımızı bu temel hak taleplerinden beslenerek kurmalıyız. İhtiyacı kitleler tarafından deneyimlenmiş bu temel hak talepleri siyasetinin inandırıcılığı ise her zamankinden daha yüksek seviyededir.

İyimser Bir Yorum: “Kapitalizm Çöküyor!”

Covid-19 hem Türkiye’de hem dünyada hayatı büyük ölçüde durdurdu. Sağlık sistemlerini ve neoliberalizmin kâr alanına dönüştürdüğü temel hizmetleri herkese sorgulattı. Bu yönüyle gerek Türkiye’de gerekse de küresel ölçekte yerleşik siyasetin aynı olmayacağı fikriyatı güçlendi. Bu fikriyattan yola çıkarak, Covid-19’un kapitalizmin sonunu ilan edeceğini dahi söyleyenler oldu.

Toplumsal değişim ancak örgütlü aktörlerin siyasi müdahalesi ile gerçekleşir. Hayat bir yapılar denizi, biz de o denizde dalgalarla sürüklenen yaratıklar değiliz. Eyleyerek, dönüştürme gücümüz bütün yaratıcılığımızı açığa çıkaran en ayrıksı faaliyetimiz. Marksist tarih yazımı tartışmalarında sıklıkla atıf yapılan Karl Marx’ın bilinen sözüne atıf yapmak bu noktada gerekli.  Şöyle diyor Marx: “İnsanlar tarihlerini kendileri yapar; ama onu özgür iradeleriyle değil, kendi seçtikleri koşullar altında değil, dolaysız olarak önlerinde buldukları, verili, geçmişten devrolan koşullar altında yaparlar.”[1] (Bu tartışmanın incelemesi kuşkusuz daha uzun sayfalar gerektirir. Detaylı okuma için bkz. Şebnem Oğuz – Maddeci Tarih Yazımında Temel Tartışmalar) Bu sözden bugün için şunu çıkarabiliriz: Koşulları yadsımadan tarihi insanın yaptığını bileceğiz. Devinen koşullar içerisinde öznenin etkin müdahalesiyle değişimin olacağı fikri, Covid-19 sonrasındaki siyaset için önemli bir ayrım oluşturuyor.

Dünya tarihinde bir sistemin salgınlarla kendiliğinden çöktüğünün örnekleri mevcut değil. Walter Benjamin’in tezlerinin bir okumasını yaptığı kitabında Michael Löwy  “Kendi kaderine bırakıldığında veya tüylerin gittiği yönde okşandığında tarih ancak yeni savaşlar, yeni felaketler, yeni barbarlık ve ezme biçimleri yaratacaktı”[2] diyor.  Dünya tarihinden örneklerden ve Löwy’nin sözlerinden yola çıkarak Covid-19 ile birlikte bırakalım kapitalist sistemin kendiliğinden çökmesini yeni felaketlerle tekrar başımıza çökeceğinin ayrımına varmak, önümüzde duran süreçte müdahale alanları yaratabilmek açısından önemlidir.

Covid-19 salgını ile birlikte ortaya çıkan çelişkileri, neoliberal kapitalizmin insan hayatını hiçe sayan uygulamalarını milyonlar gördü. “Eski dünya ölüyor” demişti Gramsci, “yenisi ise henüz ufukta görünmüyor ve bu alacakaranlıkta canavarlar ürüyor.” Ufukta yeni ve yaşanabilir bir dünya görmek için “canavarlarla” sert çarpışmalara hazır olmalı, müdahale etmeye olanak veren mücadele kanalları yaratmalıyız.

Kapitalizmi Mücadelemizle Bir Salgın Gibi Saralım!

Türkiye’de ve dünyada, kapitalizmin yeni ve yüksek kar oranlı alanlarından birisi olan sağlık hizmeti hak olmaktan çıkmıştır. Neoliberal kapitalist sistemin her şeyi metalaştırdığı, kar aracına dönüştürdüğü, alınıp-satılabilen birer nesne haline getirdiği bir dünyada Covid-19 salgınıyla etkin bir mücadelenin gerçekleştirilememiş olması da bu yönüyle şaşırtıcı değildir. Dolasıyla parasız ve ulaşabilir sağlık hizmetinin gerekliliği şu koşullarda en çok haykıracağımız talebi olmalıdır.

Her gün işine gitmek zorunda olan işçilerin, evde erkekler tarafından şiddete maruz bırakılan, emeği yok sayılarak sömürülen kadınların, yurtlardan bir gece yarısı atılan üniversitelilerin ve salgınla adeta bir ‘cephe savaşı’ yürüten ‘kapalı ağızların’[3] sesi çıkmayacak sanmasın kimse. Evlerimizden çıktığımızda, karantina günleri bittiğinde büyüttüğümüz dayanışmanın tohumlarını ektiğimiz topraktan çiçekleri toplayıp çıkacağız sokaklara, kampüslere, meydanlara, işyerlerine… Sokaklara, kampüslere, meydanlara, iş yerlerine döndüğümüzde biz ölüm sayılarını sayarken, onların para saydığını unutmayacağız elbette. Virüs günlerinde ‘Geçinemiyoruz’ sesini yükselttiği için gözaltına alınan tır şoförünün sözlerinin öfkesi olacak dillerimizde: “Bizi virüs değil, sizin düzeniniz öldürür.”

Sonuç Yerine

Covid-19 yerleşik siyaseti kuşkusuz değiştirecektir fakat sınıfsal çelişki işleyecektir. Bugünün mücadelesi bellidir: Halk test kiti beklerken Çin’den gelen test kitlerini yandaşların eline oyuncak olarak verenlerle, hijyenik olmayan ve her türlü tedbiri ortadan kaldıran iş yerlerine gitmek zorunda bırakılan işçilerin, halka nakdi yardım yapmak yerine büyük ekranlardan IBAN numarası gönderenlerle, dolabında yiyecek yemeği bulunmayanların, öğrencisinin yemek hakkını gasp etmeye teşebbüs eden fakat üniversitelilerin direnişine yenik düşen, koşa koşa Erdoğan’ın verdiği IBAN’a para yatıran atanmış rektörlerle, yurtlarından bir gece yarısı atılan üniversitelilerin mücadelesidir bugünün mücadelesi. İmkanı olmadığı için uzaktan eğitim sistemine dahil olamayan üniversitelilere ‘kayıt dondurma’ imkanı(!) verenlerle, parasız, bilimsel eğitim ve özerk üniversite mücadelesinden vazgeçmeyenlerin mücadelesidir bu.

Biz, kameralar karşısında okulu nasıl donduracağımızın tarifini veren, iktidarın üniversitelerdeki yüzü YÖK’e karşı ‘Ferman devletin üniversiteler bizimdir’ diyebilenlerin mücadelesinden aldığımız güçle yeni bir tarihi yaratma inadında olan üniversitelileriz. Ve bu inatla, uzun erimli amaçlar doğrultusunda kendimize ve üniversitelilere ulaşılabilir hedefler (parasız eğitim ve parasız sağlık hakkı başta olmak üzere temel haklar) koyarak Covid-19 sonrası değişen koşullara dair söz söyleyecek ve müdahale etme kanalları arayacağız.


[1] Karl Marx, Louis Bonaparte’ın 18 Brumaire’i, Yordam Kitap, 2016, syf.19

[2] Michael Löwy, Walter Benjamin: Yangın Alarmı, Versus, 2007, syf. 63

[3] Sağlık emekçileri için Meksika’da kullanılan bir söz.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir