Eylem Günlüğü: 6 Kasım 2022 YÖK Eylemi Üzerine

YÖK’ün kuruluşuyla beraber 80 sonrası dönemde ekonominin ve piyasanın tabi tutulduğu özelleştirme politikaları, üniversitelerde bilgi üretim süreçlerinin neoliberalleştirildiğinin bir tezahürü olmuştur. Üniversitelerde bir denetim mekanizması işlevi gören YÖK, özerk ve demokratik bir üniversite talebini doğrudan kırmış, üniversitenin ‘kendi bileşenleri’ lafzını rafa kaldırılmıştır. Günümüzde Cumhurbaşkanı kararnameleriyle YÖK’ün üniversitelerdeki kontrol görevi saraya bağlanmıştır. Saray Faşizmi, üniversiteye ve üniversite bileşenlerine saldırılarını her geçen yıl arttırıyor. Olan bitene bir göz atacak olursak: ‘Bu Suça Ortak Olmayacağız’ diyerek barış talebini yükselten Barış Akademisyenleri üzerinde sindirme ve cezalandırma politikaları uygulandı, birçok akademisyen yayınlanan KHK’larla ihraç edildi. ‘Hocama Dokunma’ diyerek üniversiteyi, akademiyi savunan üniversiteliler ise disiplin soruşturmaları ve cezalarla karşılandı. Öğrenci kulüpleri tasfiye edildi. Öğrenci kulüplerinde etkinlik yapmak külfetli bir hale geldi. Bunların beraberinde Cumhurbaşkanı Kararnameleri üniversiteye saldırının yeni aracı haline geldi. Üniversitelerin zapturapt altına alınması sadece öğrenci gençliğin mücadelesine yönelik değil, aynı zamanda üniversite içerisindeki ezilen kimliklerin de hedef haline getirildiği, açıkça işaret edildiği bir alana dönüştürülmesine sebep oldu. Bu durumun Saray Faşizminin genel siyaset düzleminin kadın ve LGBTİ+ karşıtı olarak kendini var etmesinden kaynaklandığı açıktır. 12. Cumhurbaşkanının kadın üniversitesini gündem alıp bunun üzerine ‘çalıştıklarını’ belirtmesi, Saray Faşizminin Kürt illerindeki belediyelere kayyum atarken üniversiteye de kayyum ataması Saray Faşizmi politikalarının örnekleri arasındadır. Güncel bir örnek olarak Erdoğan’ın üniversitelere dair uzaktan eğitim kararını açıklamasının ardından YÖK Başkanı Erol Özvar’ın kararı yalnızca tekrar etmesi de YÖK’ün Saray’dan gelen kararlara tamamen bağlandığının göstergesidir.

Öğrenci-gençlik hareketi içinde bulunduğumuz eğitim öğretim yılında, Saray Faşizmi, demokratik üniversite mücadelesini baskı altına almak için bir genelge yayımladı. Yayımlanan genelge ile birlikte Saray Faşizmi üniversiteleri karakola çevirme niyetini açık edip üniversitelilere yönelik saldırı ve fişlemeleri “istihbarati bilgi toplama” adı altında meşrulaştırdı. Üniversiteye yeni gelen öğrenciler; Emniyet Müdürlüklerinin bildirileri ile karşılandı, kampüslerden sokaklara mücadele eden öğrenciler bu bildirilerde hedef gösterildi. Saray faşizminin yarattığı ekonomik kriz bütün yakıcılığıyla, yaşamımızın her alanına sirayet ederken geçinemeyen, barınamayan üniversiteliler geçen yıllarda olduğu gibi bu eğitim yılını da barınma kriziyle karşıladı. ”Barınamıyoruz, geçinemiyoruz!” diyen üniversitelilerin direnişi akıllarda kalmış olacak ki, yayımlanan genelgeye barınma krizinin dillendirilmesi için dahi madde eklendi. Üniversitelere yönelik bu saldırıların ilk olmadığını biliyoruz. Üniversitelere yönelik saldırıların karşısında, dün olduğu gibi bugün de düşü gerçek kılmak için kampüslerden sokaklara mücadeleyi büyüten öğrenci-gençlik hareketi mücadeleyi örgütlemeye devam ediyor. Korku temelli bir neoliberal programla üniversiteleri rekabetin, hırsın ve bireyciliğin dayatıldığı mekanlar haline getirme motivasyonundan otoritesini üniversitelerde var eden Saray Faşizminin bir aygıtı olan YÖK’e karşı özerk- demokratik üniversite için her 6 Kasım’da ses yükseltiliyor.

6 Kasım’ı Yeniden Düşünmek

6 Kasımlar tarihselliği itibariyle YÖK’e karşı özerk-demokratik üniversite talebini dile getirmenin, mücadeleyi yükseltmenin aracıdır. Öğrenci gençlik hareketi için oldukça değerli olan 6 Kasım eylemlilikleri kampüslerde ders boykotlarının yapıldığı, YÖK’e karşı kitlesel bir şekilde bir araya gelip şarkılarla, tiyatral etkinliklerle söz üretilmesi gibi yaratıcı eylem pratikleriyle hafızamızda yer edinir. 6 Kasımlar öğrenci gençlik hareketi için bu denli önemli iken, dinamik ve vurucu eylemler yerine belirsiz bir imza ile salt basın açıklamasına sıkışan bir forma evrilmesi Saray Faşizmi tarafından daraltılan çemberin dışına çıkamama problemidir. Ezcümle yeniyi bulamama problemidir. Öğrenci gençlik hareketinin cılız olduğu bu dönemeçte yalnızca bir yapının aşamayacağı süreci, günün ihtiyaçlarını benzer değerlendirebilen ve zaman zaman ortaklaştıran zemin ile belli eylemselliklerde yan yana gelindi. 6 Kasım 2022 YÖK eylemi ise bunun örneklerinden.

Peki her yıl yapılan YÖK eylemlerinden Şişli’de yapılan bu eylemin alamet-i farikası nedir? YÖK’ün yıl dönümünde, imza tartışmasına sıkışan, eylemin biçimine ve niteliğine gün geçtikçe yabancılaşan bir anlayışın örgütleyicisi olmak yerine gücünü kampüsten alan meşru militan tarzı inşa etmeyi hedefleyen bir anlayışı yaratmaktır gayemiz. Basın açıklaması ve imzaya sıkışan anlayış, öğrenci gençlik hareketini yansıtan bir ayna olmaktan uzaklaşırken kendi ışığını yaymaya çalışan bir lambanın ötesine gidememektedir. Işığını yaymaya çalışan lambanın ötesine gitmek için gençlik hareketinde oluşan yarıklar elbette tüm hareketin muradına olacaktır.

Sonuç Yerine:

YÖK eylemleri öğrenci gençlik mücadelesi için sac ayağıdır, fakat yeniyi aramayan bir praksis elbette sıkışmışlığını yüzeye taşıyacaktır. Bu nedenle öğrenci gençlik hareketi dinamik ve esnek olmalıdır. Güncel koşulları tartarak yeni eylemsellikleri gözetmelidir. YÖK’e karşı mücadele biçimleri elbette sadece bir kuruma yönelik pratikler değil, o kurumu var eden tüm kaynaklara ve koşullara karşıdır aynı zamanda. Bizler biliyoruz ki üniversite mücadelesinin tarihi faşizme karşı mücadelelerin tarihidir. Faşizme karşı verilecek mücadelenin parolası ise ortak mücadele havzalarından geçer.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir