Öğrenci Faaliyeti Çevirileri | Küresel Güney’de Kayıt Dışı İşçilik ve Enternasyonel Emek Hareketi – Joshua Lew McDermott

Samir Amin, vefat etmiş Afrikanist, Marksist ve devrimci teorisyen, 2019’da şöyle yazmıştı: ‘’Proletarya, en çok yaygınlaştığı dönemde ortadan kayboluyormuş gibi gözüküyor.’’ Samir bu dediğinde haklıydı.

Bugün, küresel Kuzey’deki bir sürü Marksist ve emek-bilimciler arasında, dünyanın emek gücü segmentlerinin en büyükleri, şaşırtıcı olarak, nadiren işçi sınıfının bir parçası sayılır ya da kavramsallaştırılır. Bahsettiğim işçi segmenti, kayıt dışı işçilerdir – özellikle küresel Güney ve Afrika’daki kayıt dışı işçiler.

Dünyadaki işçilerin %61’ini kayıt dışı işçiler oluşturur. Bu kayıt dışı işçiler, evrensel gayri safi yurt içi hasılanın 3’te birini oluşturur. Küresel Güney’de, bu oran daha da yüksek. Batı Afrika, dünyanın herhangi bir bölgesine kıyasla en çok kayıt dışı işçiye sahip olan bölgedir. Batı Afrika ülkesi olan Sierra Leone’un işçilerinin %92,5’i kayıt dışı işçilerden oluşur.

Kayıt dışı emek, herhangi bir devlet güvencesi için zorunlu/kodlanmış düzenleme olmaksızın ‘gelir artırıcı emek’ olarak tanımlanabilir. Kayıt dışı işçiler, küresel Güney’in sokaklarında inşaat işçiliğinden taksiciliğe, ev yapımı yemek satışına kadar her işte çalışırlar.

Çünkü kayıt dışı işçiler, devlet tarafından formalize edilmiş işçi korumalarına ve resmi bir tanınmışlığa sahip değillerdir, ayrıca kayıt dışı işçiler, formalize edilmişlere bağlı ‘sosyal sigorta’, ‘işsizlik güvencesi’ gibi sosyal güvencelerden de yoksundur. Kayıt dışı işçilerin fakirlik içinde yaşaması çok olağandır ve resmi emektaşlarından daha az kazanırlar.

Önemli Olan ama Umursanmayanlar

Dünyanın çoğu işçisi, önceden resmi işlerden yoksundu. Buna rağmen, nüfusun hayal gücünde ve çağdaş Marksist akademisyenler arasında, ‘işçi sınıfı ve emek hareketi’ düşüncesi büyük ölçüde, meta üretimi yapan resmi ücretli işçiler, liman işçileri veya kamyon şoförleri gibi nispeten yapısal olarak önemli olduğu varsayılan diğer işçiler olarak geleneksel işçi kavramı etrafında dönmektedir. Bunun sonucunda, kayıt dışı işçiler, özellikle Afrika’daki kayıt dışı işçiler, işçi sınıfı oyuncuları ve emek hareketinin bir parçası olarak büyük ölçüde göz ardı edilmiştir.

Yirminci yüzyılda kayıt dışı ekonominin kapitalizm öncesi ekonomilerden kalma bir olgu olduğu liberal ekonomistler tarafından uzun süre varsayılmıştır: kayıt dışı ekonomi genellikle geleneksel ekonomiyle bir tutulmuştur. Ayrıca kapitalizmin yayılması ve buna eşlik eden ekonomik büyümenin kayıt dışılık oranlarında düşüşe yol açacağı varsayılmıştır.

Neoliberal dönemin gerçekliği bu varsayımların yanlış olduğunu kanıtlamıştır. Neoliberal ekonomistlerin 1980’ler ve 90’larda öngördüğü gibi kayıt dışılığı ortadan kaldırmak yerine, neoliberal serbest piyasa politikalarının dayatılması ve 1970’lerden bu yana Küresel Güney ve eski Doğu Blok’unun küresel değer zincirlerine entegrasyonu, dünya genelinde kayıt dışılık oranlarının düşmesine değil, artmasına veya sabit kalmasına neden olmuştur.

Öyleyse neden birçok Marksist düşünür kayıt dışı çalışanların küresel işçi sınıfının en büyük kesimi olduğunu ve dolayısıyla bugünün uluslararası işçi hareketinin üzerine inşa edilebileceği devrimci potansiyele sahip olduğunu kabul etmekte bu kadar yavaş davranıyor?

Bunun nedenlerinden biri, kayıt dışı çalışanların tamamının sadece geçim faaliyetleriyle uğraşan serbest meslek sahipleri olduğu yönündeki inatçı ve yanlış varsayımdır. Batı Afrika’da kayıt dışı çalışanların yüzde 34’ü aslında emekçilerdir. Bu da başta Meksika ve Doğu Asya’daki atölyeler olmak üzere dünyadaki milyonlarca sanayi işçisinin, endüstriyel meta üretimi yapan kayıt dışı işçiler olduğu anlamına gelmektedir.

İkinci ve belki de daha önemli bir neden, serbest meslek sahibi kayıt dışı işçilerin geçim faaliyetlerinin bir şekilde kapitalist dinamiklerle ve küresel kapitalist sistemin yeniden üretimiyle ilgisiz ya da dışsal olduğu varsayımıdır. Buradaki fikir, bugün Küresel Güney’in kentlerinde her yerde bulunan yaklaşık bir milyar sokak satıcısının, sermaye birikiminin daha geniş dinamiklerinden yalıtılmış ve dışlanmış olduğudur.

Ancak kayıt dışı çalışanların geçim faaliyetleri bir boşluk içinde gerçekleşmiyor. Burada* tartıştığım gibi, Afrika’daki sokak satıcıları aslında kapitalistler için kârın gerçekleştirilmesinde ayrıca yerel ve küresel işçi sınıflarının toplumsal yeniden üretiminde önemli roller üstlenmektedir. Kayıt dışı işçiler, Afrika’daki çıkar temelli ekonomileri mümkün kılmakta ve küresel jeopolitik sistemin siyasi yeniden üretimi için hayati önem taşımaktadır.

*Understanding West Africa’s informal workers as working class

https://www.tandfonline.com/doi/abs/10.1080/03056244.2021.1967734

Son olarak, Kuzeyli Marksistler, emek akademisyenleri ve kayıt dışı işçiler küresel proletaryanın üyeleri olarak kabul edilseler bile, önemli emek hareketi aktörleri olmak için gerekli sosyal koşullardan ve yapısal güçten yoksun olduklarını savunmuş ya da kuvvetle ima etmişlerdir. Bu varsayımın bir nedeni, kendi hesabına çalışan kayıt dışı işçilerin sadece endüstriyel yedek ordunun üyeleri olduğu ve tek işlevlerinin doğrudan sermaye tarafından istihdam edilen işçilerin ücretlerini düşürmek olduğu düşüncesidir. Ancak yedek sanayi ordusu (ya da artık insanlık) kavramı, Marksist düşüncede en az gelişmiş ve en az kullanılmış kavramlardan biridir. En kötüsü, bazı Marksist düşünürler ve devrimciler, işsizleri ve kentli kitleleri lümpen proletarya olarak nitelendirerek, bu kitlelerin doğaları gereği gerici politikalara eğilimli olduklarını ve bu nedenle işçi hareketi tarafından ihtiyatla ve hatta alay edilerek ele alınmaları gerektiğini savunmuşlardır.

Kayıt dışı çalışanların emek hareketinin dışında, periferisinde ya da önemsiz olarak görülmesi klasik ve çağdaş Batı Marksist düşüncesinin genelinde mevcuttur. Çağdaş akademik çalışmalarda bu düşünce tarzı belki de en iyi şekilde Erik Olin Wright’ın analitik Marksizm’i ile ilişkilendirilen ve emek gücünü incelemeye yönelik bir yaklaşım olan “Güç Kaynakları Yaklaşımı “nın savunucuları tarafından temsil edilmekte ve savunulmaktadır. Güç kaynakları yaklaşımına göre, yalnızca ulaşım sektörü gibi stratejik öneme sahip işlerde çalışan işçiler kapitalizmi yıkmak ve egemen sınıfa kayda değer bir şekilde meydan okumak için gerekli güce sahiptir. Enformel işçiler, özellikle de sokak satıcıları, böylebir güce sahip değildir ve belki de sadece işçi sınıfının daha önemli kesimlerine önemsiz müttefikler olarak hizmet edebilirler

Buna bağlı olarak, üretimin merkezileşmesi ve işçilerin ortak bir düşmana karşı birleşik bir sınıf olarak sosyal olarak bütünleştikleri atölyezemininde bir araya gelmelerinin gerektirdiği demografik ve coğrafi zorunluluğun, devrimci sınıf bilincinin ve işçi sınıfı dayanışmasınıngelişmesi için bir gereklilik olduğu uzun zamandır tartışılmaktadır. Bu, kayıt dışı kendi hesabına çalışan işçilerin devrimci bir sınıfa dönüşmekiçin gerekli koşullardan yoksun olduğu anlamına gelir.

Sonuç

Kayıt dışı işçilerin sürekli olarak göz ardı edilmesine ve eksik kavramsallaştırılmasına yol açan argümanlar şu şekildedir: kayıt dışı işçi sınıfı çok heterojendir; etrafında birleşebileceği ortak bir kapitalist düşmandan (yani bir patrondan), coğrafi bir mekândan (örneğin bir fabrika veya işyeri) ve kendine ait bir sınıfa dönüşebilmek için sanayileşme ile modernitenin gerektirdiği sosyalleşme dinamiklerinden yoksundur. Dahası, kayıt dışı işçiler işçi sınıfının bir parçası olsalar bile emek ve sermaye arasındaki mücadelede etkili veya önemli aktörler olmak için gerekli her türlü yapısal güçten mahrumlardır. Dolayısıyla, kayıt dışı çalışanları işçi olarak kabul etmek ya da onları önemli işçi hareketi aktörleri olarak tanımlamak, boşa kürek çekmektir.

Ancak bu varsayımlar deneysel, teorik ve stratejik gerekçelerle reddedilmelidir.

En önemli ve dünyayı sarsan devrimci değişiklikleri gerçekleştirenler tam da işçi sınıfının “yapısal olarak en zayıf” olduğu varsayılan bu kesimleridir. Örneğin Paris Komünü’nde, dünyanın ilk proletarya diktatörlüğünü kuranlar yoksullaştırılmış ve mülksüzleştirilmiş Parisli kitlelerdi.

Daha yakın zamanda, Arap Baharı’nda, kayıt dışı bir işçi olarak her gün yaşadığı güvencesizlik ve baskıyı protesto etmek için kendini yaktıktan sonra büyük ölçüde kayıt dışı işçiler tarafından yönlendirilen bölgesel devrimler zincirini başlatan serbest meslek sahibi meyve satıcısıMuhammed Buazizi’ydi.

Nijerya’da, Nijerya Kayıt Dışı Çalışanlar Federasyonu ülkenin düzenli bir biçimde en radikal ve ilerici örgütlerinden biridir. Liberya ve Sierra Leone’de kadın pazar işçileri uzun zamandır kitlesel grevlerin, protestoların ve Freetown, Monrovia gibi şehirleri felç edebilen sokak blokajlarının kışkırtıcıları ve birincil örgütleyicileri olmuştur.

İşçi sınıfının sınıf bilinci ve sosyalleşmesi için gerekli koşullara gelince-Afrika şehirlerinin sokaklarındaki pazar yerleri, sosyal kulüpler ve geleneksel topluluklar- bunlar, tipik bir Batılının bugünün izole, atomize Batı bağlamında hayal edebileceğinden daha fazla sosyal ve kültürel olarak bütünleşmiştir. Neredeyse her Batı Afrika şehrinin mahallelerinde bolca bulunan çay evleri gibi yerler, siyasi radikalleşme ve hareket inşası için gerekli sosyal alanlar olarak hizmet edebilir ve etmiştir.

Daha da vahimi, Marksistler yalnızca sanayileşmiş, formelleşmiş bir işçi sınıfının işçi sınıfı bilincine ve devrimci değişim yaratma gücüne sahip olduğunu varsayarlarsa, kendilerini hem ilgisizliğe hem de yenilgiye mahkûm etmiş olurlar. Çünkü ABD’de ve diğer merkez ülkelerde sanayisizleşme, offshore outsourcing ve işçi sınıfının sanayi sektöründen hizmet sektörüne ve “gig ekonomisine” dönüşmesi, geleneksel sınıf bilinci ve sınıf gücü kavramlarının artık geçerli olmadığı anlamına gelmektedir.

Günümüzün küresel işçi sınıfı, 19. ve 20. yüzyılın başlarındaki sanayileşmiş işçi sınıfından çok farklı görünüyor. Ancak bu, umutsuzluğa kapılmak ya da işçi sınıfı ve emek hareketine ilişkin eski, yanlış ve genellikle Avrupa merkezci kavramlara sarılmak için bir neden değildir. Tek yapmamız gereken analiz ve stratejilerimizi, çoğunluğu kayıt dışı olan dünya işçilerinin gerçek doğasını ve taleplerini yansıtacak ve bunlara yanıt verecek hale getirmektir.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir