“Hesabı biz ödemeyeceğiz”: Sorumlusu Sizsiniz!

Türkiye, 9 ayı aşkın süredir Covid-19 pandemisiyle birlikte yaşıyor. Yasaklar, esnetmeler, kısıtlamalar, açıklamalar, yanlış yayılan bilgiler… Esasen basit bir virüs olan Covid-19, neoliberalizm çağında insanlığın başına bir felaket gibi çökmüştür. Neoliberal dönüşümün yarattığı tahribat hayatımızın her alanına sirayet ettiği gibi en insani hak olan sağlık alanını da tahrip etmiştir. Sağlık hizmetine erişim ve yararlanma artık bir hak olmaktan çıkmış; sağlık küresel kapitalizmin yeni ve yüksek kâr oranlı alanlarından birisi olmuştur. Gerçek ortadadır: “Kapitalist sistemin kâr amacı güderek yaklaştığı ve kar sağlama alanına çevirdiği sağlık sistemi mevcut tehlikeyi önlemekten acizdir.”[1]

Covid-19 pandemisinin Saray faşizminin, ekonomik ve siyasal pozisyonu itibariyle kontrol altına alamayacağı, alınan tedbirlerin günü kurtarıcı ve etkisiz olması, vaka ve ölüm sayılarındaki yalanlar, emekçilerin, üniversitelilerin, kadınların, liselilerin, LGBTİ+’ların, işsizlerin, emeklilerin acı deneyimlerle kavradığı bir gerçek olmuştur. Bu noktada, toplumsal mücadelelerin motor gücü konumunda olan öğrenci gençlik hareketinin bugün yapması gereken toplumun geniş kesimi tarafından bilinen gerçekleri tekrarlamak olmamalıdır. Yapılması gereken, ortada apaçık bir şekilde duran gerçeklere üniversitelilerin rengini verip üzerinde devineceğimiz ve Saray faşizminin çözülüşünü hızlandıracağımız bir siyasal hattı hayata geçirmeliyiz. Tüm zamanlardan daha gerçekçi, daha yakıcı ve en önemlisi daha inandırıcı olan şu sözü yinelemeliyiz: Yönetemiyorlar!

Covid-19 ile birlikte derinleşen gerçek: Yönetemiyorlar!   

Covid-19 pandemisine büyük bir özgüven ile başlayan Saray faşizmi için süreç daha sonrasında hiçte öyle ilerlemedi. En önemli bakanlıklardan 2 istifa yaşandı, tabanlarını mobilize etmek için yapılan hamleler (Ayasofya) karşılığını bulmadı, pandemi sürecinde dış ülkelere yapılan yardımların, uçak kaldırmaların işçilerin, kadınların, üniversitelilerin sofrasında hükmü olmadı, “güçlü ekonomi” diye başlanan yolda hem damat gitti hem halktan IBAN istendi… Saray faşizmi, önceden kestirebildiği ve üzerine inşa ettiği her güvenilir alanın altını, “yukarıda” yaşanılan çatışmalarla oydu.

Saray faşizmi, “Halkımızın sağlığı için kafe ve restoranları kapatıyoruz” diye başladı söze, üniversiteli kafe bar emekçileriyle küçük ölçekli esnafı işsiz ve “abartısız” şekilde evine ekmek götüremez durumda bıraktı fakat gelgelelim kendi yandaşlarına söz geçiremedi (Demet Akalın ve Alişan’a özel restoran açılışı). Babacan tavırları ve sakinliği ile bir dönem herkesi yanılsamaya uğratan, sağlığı sadece bir kâr amacı olarak gören Medipol Hastanesi sahibi, bakanlığı Menzilcilere peşkeş çeken Sağlık Bakanı Fahrettin Koca her açıklamasında ağzını “güçlü sağlık alt yapımız” diye açtı, “yatak sıkıntımız yok” diye kapattı. Bu açıklamaları yaptığı bir günün akşamı Batman’da 1,5 yaşındaki bir bebek 7 saat yoğun bakım sırası beklediği için hayatını kaybetti. “Ekonomide şahlanış dönemi” diye canı sıkıldığında Power Point sunumları hazırlayan, damat kontenjanından bakan olan Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak, “Allah sonumuzu hayretsin” diyerek kendini Erdoğan’ın gazabına karşı “süresiz karantinaya” aldı. Kadın düşmanı, çetelerle iş birliğinin sonucu olarak en önemli bakanlıkta oturan İçişleri Bakanı Süleyman Soylu en basit bir sokağa çıkma yasağını beceremediği için görevinden istifa etmek istedi. Onu bile yapamadı. Cumhurbaşkanı’na özel kurulan Yüksek İstişare Kurulu Üyesi Bülent Arınç, “yargıda reform” açıklamalarının heyecanıyla televizyonda ettiği laflar yüzünden görevinden istifa etti. Çeteler yatlarda, katlarda kol geziyor, faşizmin ortakları mafya liderlerine ayan beyan sahip çıkıyor… Bu uzun listeyi tek kelimeyle özetleyelim: Yönetemiyorlar.  

Kontrgerilla içerisinde yaşanan birlik krizini “Güçlü Türkiye” söylemleriyle gölgelemeye çalışan Erdoğan her taraftan sıkışmış, birlikte yola çıktıkları dostları, arkadaşlarıyla teker teker ters düşmüş ve yalnızlaşmış durumda. Egemenlerin arasındaki çatışma bu kadar derinleşmişken, işçiler, üniversiteliler ‘Geçinemiyoruz’ diyerek avazı çıktığı kadar bağırıyorsa taş taş üstüne koyma iddiasında olan bizler ortada duran gerçeklere sadece bakacak mıyız?

Bir kıvılcım yakma denemesi: Sorumlusu sizsiniz!

Covid-19 pandemisinde neoliberal kapitalizmin getirdiği eşitsizlikler ayan beyan ortaya çıktı. Saray faşizmi ile işçiler, kadınlar, üniversiteliler arasındaki çelişki hiç olmadığı kadar kendisini gösteriyor.

Büyük sermayedarlar pandemi döneminde karlarına kar katarken üniversiteliler geçim sıkıntısı altında, Saray faşizminin aldığı kararlarla işsiz de kalacak açlığa, yoksulluğa mahkûm ediliyor. Bu geçim sıkıntısı ve yoksulluk içerisinde üniversitelilerin yetersiz ekipmanlarla online derslere devam etmesi, kamera zorunluğu gibi saçmalıklarla sınavlara girmesi bekleniyor. Bütün bunlar olurken geçmişten bu yana iktidarların üniversitelerdeki kılıcı YÖK’ün başkanı Yekta Saraç bütün pişkinliği ile üniversitelilere ‘Okulu dondurabilirsiniz’ açıklaması yaptı.

YÖK Başkanı Yekta Saraç’a, Saray faşizmine cevabımız net: Okulu dondurmayacağız, sorumlusu olduğunuz bu krizin faturasını biz ödemeyeceğiz, hesabı size ödeteceğiz.

Haklarını arayan Ermenekli madencilere saldıran, Somalı madencilerin önüne jandarma dizen, kadınların seslerini bastırmaya çalışan, ‘Geçinemiyoruz’ çığlığını baskı ve zorbalıkla gizleyeceğini sanan, üniversitelileri geleceksizlik sopasıyla kontrol altında tutacağını uman Saray faşizmine karşı sözümüz açık: Ağzımızı kapattık diye susacak değiliz. Ekonomik krizin, pandemideki ölümlerin, yoksulluğun, açlığın, insan kayırmanın sorumlusu sizsiniz, hesabı da siz ödeyeceksiniz.

Zaman, ‘Sorumlusu sizsiniz’ diyerek sadece pandemi dönemini değil ekonomiyi, insan haklarını, sağlığı, eğitimi yönetemeyen Saray faşizminin üstüne üstüne yürüme zamanıdır. Gün elimizden alınmaya çalışılan geleceği kendi ellerimizle tekrar kazanmak için mücadele etme günüdür!

Şimdi ateşi egemenleri yakacak bir kıvılcım denemesi yapıyoruz. Mutlaka kazanacağız, hesap soracağız!


[1] http://imdatfreni.org/covid-19-uzerine-8-tez-daniel-tanuro/

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir