Öğrenci Faaliyeti Kuruluş Deklarasyonu

Öğrenci Faaliyeti Kuruluş Deklarasyonu

1- Eşit, özgür, demokratik, parasız bir üniversiteyi ellerimizle yaratmak için kendi öz gücüne güvenen
bir öğrenci hareketini kurmaya, sömürüye, eşitsizliklere, ayrımcılığa, ırkçılığa karşı bütün öğrenci
arkadaşlarımızı, Öğrenci Faaliyeti örgütlülüğüne, mücadeleye davet ediyoruz!

2- Tarihin zor bir döneminden geçiyoruz. Dört yıl önce Haziran İsyanı’nda sokağa dökülmüş, umudun
ışığını kuşanmıştık. Tarihimizden süzülen mücadele geleneğini günün ihtiyaçlarıyla harmanlayarak,
AKP’ye karşı memleketi saran halk hareketini örgütlemek için; üniversitelerimizi sömürüye, zulme,
baskıya karşı bir direniş odağı olarak örmeye çalışan mücadele pratiklerimizi, sokakta devlete ve
sermayeye kafa tutan isyanımızı besleyen bir nehrin yatağına çevirmek için canla başla çalışmıştık.
İsyan geriye çekilirken, isyandan süzülen deneyimimizi ceplerimize sakladık. Biliyorduk ki: “Bitmedi
daha sürüyor o kavga / ve sürecek…”

3- AKP, isyanımızı bastırdı. Sokağı kuşatan bütün direniş odaklarını güç aygıtlarıyla ezerken, kendisini
komutanı Saray olan bir güç aygıtına dönüştürdü. Zerre meşruiyeti kalmadı. Yaslandığı egemen blok,
Haziran’ın da gürültüsüyle çatladı, o günden bugüne dikiş tutmadı. Eski suç ortağı “Cemaat”in başrolü
oynadığı 15 Temmuz darbe girişiminin ardından, kendi darbesini OHAL süreci ve KHK’larla yürürlüğe
koydu. Şimdi 2016’nın sonlarında başlayan ekonomik kriz, Haziran İsyanı’ndan beri süren politik krizle
birleşerek bir dönemin bitişini işaret eden çanları çalıyor. Gün, cebimize sakladığımız deneyimi
kampüse savurma, sırtını öğrencilerin yaratıcılığına dayayıp, kentin bütün sokaklarına isyanın adını
kazıma günüdür.

4- Egemenlere hatırlatma zamanı: diyalektik işliyor! Her saldırı, kendine direnişi örgütler alttan alta.
Nasıl ki Haziran İsyanı’nın çığlığı sokaklarda yankılandıysa, yeni kavgamızın depremi de Kaçak Saray’ın
duvarlarını çatlatacaktır. İşte bu umudun sahiciliğine yaslanarak, tarihin tavında dövülmüş devrimci
mücadelenin bugünkü taşıyıcıları olarak yeni ateşler yakmak zorundayız: bütün coğrafyamızı
kavuracak yeni devrim ateşleri! Şeyh Bedreddin’den Pir Sultan’a, Paramaz’dan Mustafa Suphi’ye
Mahir, İbo, Deniz’den Erdal Eren’e, Hıdır ile İlyas’tan Suphi Nejat’a, Berkin’den Kader’e, Arin’den
Aziz’e bu toprakların mücadelesi bize değerli bir hafıza sunuyor. Bu hafızayı bugünün eşitsizliklerine
ve ezilmişliklerine karşı güncelleyerek yeni bir mücadele örgütleyeceğiz.

5-Yapılacak şey açıktır: örgütlenmek! Faşizmin aldığı mesafe bize gösteriyor ki, yaşamak için
örgütlenmek esastır. Örgütlenmek demek, sömürüye, eşitsizliğe ve zulme karşı mücadeleyi bir plan ve
program dâhilinde yapmaktır. Bu plan ve programı çıkarmak için bir araya gelmek, bu plan ve
program dahilinde sorumluluk almak/sorumluluk vermektir. Sorumluluğumuz eşitsizliğe maruz kalan,
sömürülen, zulme uğrayan her kimse onun yanında yer almak, üniversitesinde, işyerinde,
mahallesinde ezilen herkesin mücadele etmesi için çaba göstermektir. Planlanması ve bir program
dahilinde yürütülmesi gereken bu çabaların toplamıdır

6-İçinde yaşadığımız kapitalist toplumun temel çelişkisi emek-sermaye çelişkisidir. Marx’tan beri
temel mücadelenin emeğinden başka satacak bir şeyi olmayan emekçilerle, başkalarının emeğini
satın almaktan başka bir şey yapmayan sermaye sahipleri arasında olduğunu biliyoruz. Yalnız bu
temel çelişki tek çelişki değildir. Bunun yanında ulusal/etnik (örneğin Türkiye’de Kürt olmak),
mezhepsel (örneğin Türkiye’de Alevi olmak) ya da toplumsal cinsiyet (örneğin Türkiye’de kadın ya da
LGBTİ+ olmak) gibi başka tür ezilmişlik biçimleri de mevcuttur. Devrimciler bütün bu ezilmişlik
biçimlerine karşı, birini diğerinin önüne ya da arkasına koymadan mücadele verirler. Fakat şu gerçeği
unutmazlar: kapitalist toplumun bir bütün olarak ortadan kalkmasını sağlayacak olan örgütlü bir işçi
sınıfı hareketidir. Üretimden gelen gücünü kullanarak kapitalizmin kendisini yeniden üretiminin
önüne geçme yetisine sahip işçi sınıfı kapitalist toplumun temel mekanizmalarını kilitleyecek ve
onların yerine başkalarını koyacak stratejik bir güce de sahiptir. Dolayısıyla yapılacak şey açıktır: güçlü
bir işçi sınıfı hareketi yaratmayı merkeze koyarak bütün ezilmişlik biçimlerine karşı topyekûn
mücadele!

7-Topyekûn mücadelenin kapsadığı önemli ayaklardan biri de, var olan ideolojik potansiyeli ve bu
potansiyeli başka alanlara da taşıyacak dinamizmi nedeniyle öğrenci mücadelesidir. Bugün
üniversiteleri kasıp kavuran güçlü bir öğrenci hareketine ihtiyaç vardır. Çünkü okullarımız bizim
sadece günümüzün büyük bir bölümünü geçirdiğimiz mekanlar değil, aynı zaman¬da bizim “yaşam
alanımız”dır. Bencil, yalıtılmış, steril bir yaşamı bize dayattıkları bu mekanları, üreterek, paylaşarak,
değiştirerek yeni baştan kuracağız. O güzel şarkıda da dediği gibi “Yeni baştan kurulacak bir ülkeyi /
Aşkla örmeye benzer devrimci olmak…” Alanımızdaki haksızlıklara karşı mücadele etmek ülkemizdeki
daha büyük haksızlıklara karşı gelişecek mücadeleleri tamamlayıcı “bir ilk adım”dır.

8-Öğrenci hareketinde Dev-Genç kırılmasının yarattığı dinamik üniversitelerden sokağa taşmış, işçi
sınıfıyla bir bağ kurmaya başlayan bir irade açığa çıkmıştır. Egemenler “tek bilek” her türlü zoru
kullanarak bu iradeyi bastırmıştır. Egemenler 71 İsyanı’ndan gerekli dersi çıkarmıştır: üniversiteleri
zapt edemeyen iktidarını sağlama alamaz! Bugün de YÖK’üyle, polisiyle, bilimi toplumsal işlevlerinden
yalıtıp metalaştırarak, bütün karar alma süreçlerinden özneleri dışlayarak, üniversiteyi güvencesiz bir
işyerine dönüştürerek, sadece üniversitelerin bütün bileşenlerine değil bütün topluma saldıran
egemenler öğrenci örgütlülüğünü dağıtmayı kendilerine görev bilmişlerdir. Özellikle OHAL ile birlikte
bütün muhalif sesler soruşturmalarla uzaklaştırmalarla gözaltılarla susturulmaya çalışılmaktadır.
Barışa sahip çıkan bir kamu vicdanı yaratmaya çalışan Barış Akademisyenleri’ne karşı başlayan linç
girişimi, yayınlanan KHK’lar ile birlikte bütün muhalifleri meslekten ihraç etmeye kadar gitmiştir.
Üniversiteleri yeniden bir direniş odağına çevirmekten başka bu cendereden çıkış yolu yoktur.

9-Öğrenci gençlik “geleceksizlik” ve “kariyerizm” ile terbiye edilmektedir. Kaygılarımız yaratıcılığımızı
teslim almıştır. Kendi potansiyellerimizi ve isteklerimizi gelecek kaygısıyla ertelerken “gelecek fikri”nin
bize gösterilen bir sopa olarak bugünü değersizleştirip esir aldığını görmez olduk. Sorgulamaya,
araştırmaya, düşünmeye kendi geleceğimizi kendi ellerimizle kurma fikrinden başlayacağız! Sanatın
özgürleştirici zırhını kuşanarak, egemenlerin ahlakının yerine devrimci bir etiği koyarak,
tüketilemeyen tek şeyin sömürü düzeni olduğunu vaaz eden bu yaşam tarzıyla hesaplaşacağız!
10-Öğrenci Faaliyeti olarak bütün amacımız; “hem politik hem maddi anlamda kendi öz gücüne
güvenen bir öğrenci hareketini var ederek, sömürünün olmadığı özgür, eşit ve adaletli bir ülkeyi
yaratma mücadelesinde taş üstüne taş koymak”tır.